“En güzel bağ evi nasıl olmalı?” diye yazdık ya, millet önce tebrik, sonra da merak etmeye başladı. “Herkesin bağda, bahçede ev yaptıracak gücü yok. Devamlı oturacağı şehirdeki ev, esas konut nasıl olacak; önce sen onu söyle?” diye soruyorlar.
Hadi ben bir adım daha ileri gideyim, daha da ince düşüneyim:
“MALİK YAHUT KİRACI ŞEHİRDE OTURULACAK EV NASIL OLMALI?”
Bir kere kimse kusura bakmasın benim için şehir İstanbul’dur. Onun için İstanbul’u esas alarak anlatacağım.
Bir: Şehirdeki ev mutlaka iş yerine, çalıştığın yere yakın olacak. İdeali yürüme mesafesinde olanıdır. Araçla da en fazla yarım saatte ulaşabileceksiniz.
İstanbul Üniversitesi’nde talebe iken Fatih’te oturdum. Marmara Üniversitesi’nde hoca olduktan sonra da Göztepe’de. Yani mekândan önce mevki.
“Kardeşim! ben emekliyim işe mişe gitmeyeceğim. Bize göre konuş.” diyenler olursa; Anadolu yakasında Üsküdar’ın Salacak, İhsaniye, Selimiye yahut Paşalimanı tarafları. Şehirle çok ilgisi olmayanlara Çengelköyü veya Anadoluhisarı’nı tavsiye ederim. Ama merkez Üsküdar olacak.
Kadıköy tarafının bana göre tercih edilecek bölgesi, Göztepe-Erenköy hattıdır. Fakat maalesef kentsel dönüşüm mü nedir; o iş çıktıktan sonra oranın da tadı kalmadı. Şimdilerde kimse inanamaz ama ben Erenköy’de Bağdat Caddesi’nin hemen üzerinde Şaşkınbakkal’da üzüm bağı görmüş, son dönemine yetişmiş birisiyim. Fatih maalesef eski insanlarını kaybetti. Onların yerine yeni insanlar, uzak bölgelerden geldiler. Fatih’te benim tercihim: Kıztaşı, Sofular tarafıdır.
Şimdi mevkiden sonra gelelim mekânın özelliklerine. Etrafta kolaylıkla ulaşabileceğiniz bir deniz kenarı yahut büyükçe bir park olmalıdır.
AVM’lere ne kadar uzak oturursanız o kadar iyidir. Köşedeki mahalle bakkalı, manav, yufkacı ve biraz büyükçe bir market neyimize yetmiyor! Hele bir de haftada bir semt pazarı kuruluyorsa ne ala; tak sepeti koluna düş pazarın yoluna.
Yine yakınlarda bir kitapçı, bir sahaf, hoş beş edecek ehli hal ve ehli dil insanların toplandığı, sığınılacak bir liman da gerekli.
“Be kardeşim! eve gel eve.” diyeceksiniz. “Ev nasıl olacak?” diye soracaksınız. Acele etmeyin, işte oraya geldim. Mümkün olduğu kadar az katlı; ölçü, merdiveni asansör kullanmadan bir nefeste çıkabilmektir. Bir diğer gösterge de yoldaki çınar ağacından serviden daha yüksek katlı apartmanlarda oturmamaktır. Neymiş Efendim: Göz önünde bir çınar ya da servi ağacı olmalıymış.
Bazı bölgelerde hala meşe ve sakız ağaçları da var. Var ama çok nadirleşti. Hemen evin önünde olmasa da yan sokakta mutlaka erguvan, mor salkım ve mimoza olmalı. Hadi yan evi de geçtik; yürüme mesafesinde, gidip görebileceğiniz bir yerde bulunmalı.
Gelelim evin en önemli bahsine: Ne demişler: “Ev alma komşu al!”. Önce, üstteki komşu en önemlisi; sonra, karşı komşu; en sonunda da alttaki komşu.
Giriş katı ve çatı hiç düşünülmeyecek; hırsız girer, çatı akar, su basar…
Sık sık düğün dernek, yaş günü partisi olmayacak. Adam lig TV’yi açıp, takımı gol attıkça mahalleyi havaya kaldırmayacak. Dünya görüşünü, siyasi ideolojik tavrını, muhalefet ruhunu tencereye tavaya vurarak el âleme yani komşu âleme ilan etmeyecek. Hele sevdiği müzikleri, TV dizilerini, haberleri bangır bangır açarak dinlemeyecek, izlemeyecek. Otomobili park etme yüzünden, kedi köpek besleme nedeniyle tatsızlık çıkmayacak.
Birbirlerini tanıyan, selam veren, hal hatır soran; sıkıştığı zaman köfteye koymak için bayat ekmek, kuru soğan, birkaç dal maydanoz istenebilecek komşular bulunacak. Muharremde aşure, kandil akşamları helva dağıtacak komşular.
Normal servis vakti dışında hin-i hacette, yani acil ihtiyaç olduğunda apartman görevlisi hemen koşturacak; vakitsiz çağrıldı diye yüzünden düşen bin parça olmayacak. Angarya iş çıkarıldığında bahşişin bol olacağını bilecek.
Yakındaki mescidin müezzini güzel sesli, hocasının kıraati düzgün olacak. Evin bulunduğu sokak köşe başında, kavşaktaysa oraya hiç yanaşmayın. Çünkü habire trafik kazası olacak; etraf kornadan inleyecek. Evin altında sağında veya solunda fırın olmayacak. Neden mi; ekmek almak için yürümekten üşenenler kapının önündeki trafiği aksatacaklar.
“Hocam, insaf et, şehirde böyle bir yer bulmak mümkün mü? Bizi boşuna yorma!” diyeceksiniz; ben de size “Haklısınız…” diyeceğim. O yüzden şehirde ev mev tarif etmeyeceğim! “Daha önce yazdığım bağ evi, köy evi yazımı bir daha okuyun.” diyeceğim…
Yalnız, şehirde yaşamak zorunda kalanlara şu kadarını söyleyeyim: “Hiç olmazsa satın almayın, kiralık tutun; beğenmezseniz çıkarsınız.”