Ne kadar çok özlediğimi, o tarihi günü yaşadıktan sonra bir kere daha anladım. Kendi düşen ağlamaz tabiri vardır ya, “Kendi giden ağlamaz.” da diyebilirsiniz. Doğru, ama ben hiçbirisine kendim gitmedim. “Gel” dediler, geldim; “Git” dediler, gittim. Biraz da kaderimin rüzgârında sürüklendim.
Şimdi bu itiraf gibi giriş cümlesinden sonra çok fazla uzatmadan doğrudan konuya girip neyi özlediğimi anlatayım.
Birincisi Ayasofya; dünyanın göz bebeği, benim de ilk göz ağrım. İnsan özlemez mi! Allah’tan hayrülhalef Hayrullah Cengiz var da gözüm arkada kalmıyor.
İkinci özlediğim; hocalık. Tam otuz küsur yıl üniversitede hocalık yaptım, ders anlattım. Sadece sınıflarda, anfilerde değil; her tarafta, her mekânda, Türkiye’de ve yurtdışında. Hayatta en sevdiğim işlerden ve anlardan birisi öğretmektir. Ayasofya’da da her vesileyle o kutsal mekânı, o ulu mabeti gezdirerek, göstererek anlatmıştım. Hem de kimlere; Obama’dan Papalar’a, Merkel’den Araplar’a, Japonlar’a, krallara, prenslere, hocalara, talebelere...
En çok keyif aldığım dinleyicilerim ise profesörler oluyor. Onları karşımda öğrenci gibi sıraya dizmek, peşimden koşturmak, sorular sormak; ne kadar hoşuma gidiyor bir bilseniz… Tabii, bu işin şaka tarafı! Doğrusu, anlayana anlatmak kadar güzel bir şey yok.
29 Mayıs’ta geleneksel Ayasofya ziyaretini yaptık. YÖK başkanları, başkan vekilleri, rektörler, dekanlar, enstitü başkanları, Başbakanlık başdanışmanları, müsteşar yardımcıları, bakanlık başmüfettişleri, mülki idareciler, müze müdürleri, vakıf başkanları vs…
Geçenlerde gittiğim bir kasabanın genç kaymakamı beni, “Müsteşar Bey, siz bize Ayasofya’yı anlatmıştınız. Ne güzel bir gündü.” sözleriyle karşıladı. Yurtdışında elçiliklerimizde sık sık genç diplomatlar, “Hocam, sizinle Balkanları gezmiş, seminer dinlemiştik. Bize ne ilginç şeyler öğretmiştiniz.” derler.
Bir büyüğümüzün ifadesiyle “İnsanın en çok zevk aldığı duygu öğrenmek ve öğretmek olmalıdır”. Hayatta bunu kendime düstur edindim. Elhamdülillah, öğrenmeye ve öğretmeye doyamıyorum; hele mekân, Ayasofya ve Topkapı olursa.
İnşallah bu hevesim, heyecanım, aşkım daim olur…