Şu ana kadar beni en çok uğraştıran o oldu. Ne yapıp ettiysem gönlünü kazanamadım, dizimin dibine oturtamadım.
Hâlbuki her istediğini yerine getirmek için ne masraflar yaptım, ne diller döktüm, heyhat ki sonunda hep elim boş döndüm.
Aslında çok fazla peşinden koşup ne kendimi, ne onu zorlayıp böyle bir duruma hiç düşmeyecektim. Ne zamanki Almanya’da Bremen şehrinde o yaban gülünün, o dağların deli kızının şehir meydanlarında salınır halini gördüm bana da bir heves geldi. Elin gâvurunun dağlardan indirdiğini, şehire getirdiğini “ ben de isterim, beceririm” diyerek heves ettim.
Yoluna çok paralar döktüm, çok emekler verdim, her usulü denedim ama o hep boynunu büküp küstü, bana yüz vermedi sonunda ben de pes ettim. Bremen’de Kuzey Almanya’nın Rhododendron çiçeklerini, orman güllerini bir tematik park haline getirmeleri ve bunu Avrupa’da meşhur etmeleri bir başarıdır. Bu işi yapabilecek ikinci yer bana göre hevesli ve doğa aşığı bir Karadenizli Belediye Başkanı’n memleketidir. Bizim Karadeniz bölgemize de bir orman gülü parkı çok yakışır.
Bu da benden botanikçilere, peyzajcılara bir çağrıdır.
Şimdilik benden size;
Rize İkizdere’den mor, diğeri Trabzon Maçka’dan bir sarı komar.
Karadeniz dağlarında bunlar tomar tomar…
Hem de diplerinden sular akar.
Tatlarını en iyi bilenler de arılar…