Bu kitap Haluk Dursun'un kendi deyimiyle kırkından sonra gönül bağladığı ve kaynağı olan çıkış yerinden denizle buluştuğu yere kadar adım adım takip ettiği, gezip görmeye doyamadığı Tuna nehri üzerine yazdığı bir anlamda methiye, adı üzerinde bir güzelleme kitabıdır. Yazar Tuna'nın güzelliklerini, Tuna kıyısı boyunca yaptığı sayısız gezilerden edindiği gözlemlere dayalı olarak bize aktarıyor. Satırları okurken onun gözünden canlı bir şekilde Tuna nehri kıyısında kurulmuş olan medeniyetlere, Osmanlı'nın izlerine, yaşayan mirasına tanık oluyoruz. Haluk Dursun bu kitapta, Osmanlı kültür coğrafyasının en önemli nehri olan Tuna için kendi kelamıyla okuyucuların gözüne ve gönlüne hitap ederken Tuna'ya gönül vermiş ve bu uğurda kalem oynatmış diğer üstadlara da söz hakkı veriyor. Bu kitapta Haluk Dursun'un Tuna'sı, Samiha Ayverdi'den İsmail Habib Sevük'e, İlber Ortaylı'ya ve yabancı bir göz Helmuth Von Moltke'ye kadar uzanan yazarların gözünden daha da canlanıyor ve Tuna üzerine yazılmış gazellerle, şiirlerle, türkülerle süslenerek hakettiği değeri ve anlamı buluyor. Suya sevdalı olan Haluk Dursun tarihçi kimliğiyle Tuna suyu boyunca meraklı bir gezgin olarak edindiği tecrübelerini son derece samimi bir üslupla anlattığı bu eseri; bir anlamda gelecek nesillere kültür coğrafyamızın sınırlarını ulaşılır kılma, onları bu coğrafyanın içine çekerek kendi kültürünü ve geçmişini tanıtma noktasında da önemli bir görev yapmaktadır.